Salı, Mart 22, 2022

SEN YAŞAMAYA BAK | YENİ NETFLIX TÜRK FİLMİ | KAAN VE ASLI MI? BAYILDIM!

Merhaba arkadaşlar! Bugün Netflix'de henüz bu pazartesi yayınlanmış olan başrollerinde Kaan Urgancıoğlu ve Aslı Enver'in oynadığı Netflix filmine göz atalım diyorum. 


Oyuncu listesini şöyle bir paylaşayım:
Sen Yaşamaya Bak filmi oyuncuları arasında Aslı Enver, Kaan Urgancıoğlu, Mert Ege Ak, Ezgi Şenler, Birce İrem, Sertaç Güder, Gizem Özmen, Defne Ayşe Özpirinç gibi isimler yer alıyor

Ve konusuna geçip filmi nasıl bulduğumuza dair bir yazımızı da yazmaya başlayalım. 
Melisa (Aslı Enver), ölümcül bir hastalığa yakalanmış ve doktorun söylediğine göre 5 ay ömrü kalmış. Melisa'nın Can adında bir çocuğu bulunmakta. Arkadaşı Fatoş'un 'adamlar çocuklarına bakacak anne bulmak için evleniyor, sen niye yapmıyorsun?' demesi üzerine kendisine öldükten sonra oğlu Can'a bakacak bir eş ve aşk arayışına çıkıyor, kendine hedef olarak da, Fırat'ı seçiyor (Kaan Urgancıoğlu).

Kendim filmi nasıl buldum 5 üzerinden 4 verebilirdim. Benim çok bayılarak izlediğim. Her sahnesinde gerçekten etkileyici bulduğum bir yapımdı. Ahım şahım bir şey beklemek, bir romantik dram filmi için yakışmazdı zaten, daha fazla ne bekleyebilirdik, sonuçta bilim kurgu filmi değil. Ben romantik dram filmine göre çok başarılı buldum, beni derinden etkileyen bir film oldu. Aşkın ve anne-oğul ilişkisinin başarılı bir şekilde dengede tutulduğu bir filmdi bana göre. Özelikle Aslı Enver gibi bir oyuncunun, dram sahnelerine çok fazla yakıştığını söylemek isterim. Tavsiye eder misin? sorusuna cevabım ise, bir akşam alın peçetenizi ve cipsinizi, oturup izleyin derim. 

Evet arkadaşlar konumuz sadece bu kadar, ilerisi spoiler içerecek aman dikkatli olun, uyarmadı demeyin. İzleyenler bu yazının altında buluşalım derim. 

Şimdi tam bir spoiler vermek istemiyorum biraz temkinli davranacağım. Bir adamı kendine aşık edip daha sonra öleceğini söylemek bana çok bencilce geldi ve filmin sonunda bu nokta öyle güzel toplandı ki ben açıkçası buna bayıldım diyebilirim.

Filme neden 5 üzerinden 4 verdiğim kısmı ise, Melisa'nın Fırat'ın karşına geçip her şeyi anlattığında, Fırat'ın sessiz kalması daha sonra bir yapboz parçasını Melisa'nın eline koyması beni biraz üzdü. Açıkçası olayları Melisa'nın gözünden dinlediğimiz gibi Fırat'ın gözünden de dinlemek isterdim. Bu nokta da belki de ben çok fazla şey bekledim ama düşünüyorum yani eğer Fırat en başından Melisa'ya değer vermeseydi yapboz parçası neden onda olsun ve bi 10 sene sonra çıkıp da versin ki? 

Filmde Melisa'nın sürekli her hastalığından kendini gittikçe denize doğru yürüyor olarak bulması ve artık son aşamaya gelince de denizin içinde kaybolması beni gerçekten etkiledi. Çok güzel düşülmüş bir olaydı. bununla beraber final sahnesinde, acıklı bir mezar sahnesinde oğlunu anne mezarında ağlarken görmek yerine yapılan final beni sevindirdi. 

Arkadaşlar, yazımın sonunda geldik. Benim film hakkında söyleyeceklerim bu kadar, izleyenler için siz ne düşünüyorsunuz? tavsiye eder miydiniz?

Hepinize sağlıklı ve mutlu günler dilerim! <3

Pazar, Mart 20, 2022

DÜŞÜŞ

Ben gökyüzünden yeryüzüne en son hızla düştüm, kanatlarımı açamadım, gökyüzüne dağılamadım, ben yeryüzüne düştüm ve vücudumda bulunan acı ile beraber yürümek zorundayım.ben ölemedim, düştüğümde ölmeyi dilerdim, ben ölemedim, gökyüzünün bende yarattığı hasar, bütün vücudumu kaplarken ben bu yara ile ölemedim.

yeryüzünde belki açıklayamadığım tek şey boğazımda oluşan düğüm hissiyatıdır, onu oraya kim bıraktı, neden bıraktı yada bu hastalığa nereden kapıldığımı merak ediyorum, tedavi olmam gerekiyor, boğazımda bulunan düğüm yüzünden yutkunamıyorum, gözlerim yanıyor ve nefes alamayacak gibi hissediyorum kendimi. benim geri gitmem gerekiyor çünkü ben bu yeryüzüne ayak uyduramadım şimdi ellerimi göğe açıyorum, beni yeryüzüne atan şeye sesleniyorum, 'beni buradan geri almalısın, ayak uyduramadım, beynim ve vücudum bin bir parçaya ayrılmış gibi hissediyorum, beni buradan almalısın çünkü ben karanlığa gidiyorum çünkü ben karanlığa dönüşüyorum.'

göğsümde atan kalbin, damarlarımda dolaşan kanın siyahlığından korkuyorum. karanlığın içime girmesine izin verdim ve bir daha asla çıkmayacak olmasından korkuyorum.

ellerim titriyor, bu boş kalan ellerimi nereye koymalıyım, nasıl yapmalıyım bilmiyorum, ellerimin boş kalmasından öyle korkuyorum ki, bu ellerin titremesi açığa çıkacak biliyorum. parmaklarımda tuttuğum sigara bunu gizliyor sanardım. Yeryüzüne atacağım çığlıkları dudaklarıma koyduğum bir dal sigara susturuyor. Bırakmalıyım bu dumanı, ben ellerimin titremesinden korkmamalıyım, yeryüzünde atacağım çığlıkları duymalısın Tanrım, yoksa beni hiçbir zaman anlamayacaksın.

Tanrım, yeryüzündeki bütün acıyı, kalbime attım, yaktım. Küle dönüşen kalbimi görmelisin, şimdi ben simsiyahım. 

Ah! Beni yeryüzüne atan şey, bu kafayı nereye koymalıyım? Kafamın içinde duran, hiç susmayan milyonlarca insanı bir kenara koymalıyım. Tanrım, kafamda dönen milyonlarca sesten kendi sesimi duyamıyorum, kayboluyorum ben, kafamda dolanan çığlıklardan yolumu bulamıyorum. onları susturamıyorum, bütün benliğimi ele geçirdiler.

Ah Tanrım, beni buradan almalısın.

Tanrım! gözlerimi kapattığımda hissettiğim tek şey düşmenin verdiği acı. düştüm ben. çok fena sarsıldım. bütün ellerimle, ince bileklerimle yıkacağım, atacağım, paramparça edeceğim bütün karanlıklara yenik düştüm. yoruldum Tanrım, siyahlığımı görmelisin. Göster şimdi bana Tanrım, yeryüzünde bana verdiğin hayat ellerimden akıp giderken, siyahlık benden bir çok şeyi götürürken, ben şimdi yarattığın beyazlığı nereden bulacağım? Ellerimden kayıp giden bu hayata karşı sessizliğe büründüm. titriyor bütün vücudum, titriyor ellerim. gözlerimi kapatıyorum karanlık, gözlerimi açıyorum boşluk Tanrım.

Ah Tanrım, hissettiğim tek şey, boşluk ve karanlık. Tanrım, beni gökyüzüne geri almalısın. 

Ah Tanrım, geceye karanlığı verdin, zihnime gündüzü. Gözlerimi kapattığımda, beni içeriye çeken karanlık, senin gecene ihanet ediyor. Gecelerine söz geçirmelisin Tanrım, benim zihnimden daha aydınlık! 




Pazar, Mart 06, 2022

ALL OF US ARE DEAD || ZOMBİ Mİ YİNE Mİ

Merhaba arkadaşlar, hoşgeldiniz. Yeni bir dizi ile geri döneyim dedim. Diziyi bitireli yaklaşık 1 ay kadar oldu, yazmaksa şimdi aklıma geldi. Diziyi 2 günde bitirdim tam çerezlik bir diziydi. Benim için dizi de sıkıntılı noktaların olduğu bir diziydi tam anlamı ile aşırı güzel bir dizi izleyemedim. Beni aşırı sıkan, finalinde e yani bu konu ne oldu şimdi dediğim dizilerden bir tanesiydi. 

Her zaman yaptığımız gibi dizinin konusunu kendimizce şöyle bir anlatalım. 

Dizi de bir öğretmenin, yaptığı bir deneyin yanlışlıkla bir öğrenciye bulaşması üzerine tüm Kore'ye yayılması ile başlıyor. Okul da kalan yüzlerce öğrenciden 15-20 kişi sağ kalıyor ve bununla beraber, 15-20 kişinin yaşam mücadelesini görüyoruz.

Fakat bu yaşam mücadelesi de öyle bir mücadele falan değil, 2-3 bölüm bir sınıfta kalıyorlar, kendilerine bir tuvalet hazırlıyor vs. bazı aksiyon problemleri.. Dizi de enfekte olan kişi, zombi tarafından ısırılan kişi bir kaç dakika içerisinde burnu kanayarak enfekte olduğunu gösteriyor. Ya dizi hakkında o kadar güzel bir yorumda yapamıyorum. Ne desem bilemiyorum, siz bir izleyin yorumlar da buluşalım, izleyenler var ise yorumlara da bırakabilir düşüncelerini.

Dizinin eksiğini şu şekilde gündeme getireyim, bu yazımdan sonrası spoiler içermektedir.

Beğenmediklerim; 

Öncelikle dizi de Nam On Jo isimli karakterimiz, ilk başta enfekte olan, vakanın çıkmasına neden olan öğrenci tarafından ısırılıyor yada kolu çiziliyor, bu konu hiç ama hiçbir şekilde gündeme gelmiyor. Kızın kolu sarılıyor ve bu konu burada kapanıyor. 


Oysaki Nam Ra için ne kadar da ciğerimiz parçalanmıştı, dizi de ilk bölümler de enfekte olan Nam Ra, dizinin son bölümlerine kadar bu zombilik ile güzel mücadele ediyor ve final de bam bam. Zaten final de kız bir anda zombilikten süpermana falan dönüşüyor.


 Dizide Cheong-San karakterine çok büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorum, birisi de kalkıp Gwi-Nam'ın kafasına falan sıkamıyor, her şeyi öğrendiler bir türlü Gwi-Nam'ın kafasına bir şeyi isabet ettirmeyi öğrenemediler. Tuzak kurulabilirdi bir benzeri yapılabilirdi. Cheong-San karakterinin boşu boşuna harcandığını düşünüyorum. 

Gelelim Gwi-Nam kim? Dizinin nerede sıkıcı olduğunu ve nerede artık yeter konu bu mu dediğimiz kısmına gelelim. Gwi-Nam dizinin başlarında enfekte olup, bir zombiye değil süpermana dönüştüğü karakter. Dizi de enfekte olup, kapana kısılan öğrencilere 'Cheong-San seni öldürecem' diyerek ölüp dirilip geri gelen karakter. Karakterilerin elini kolunu bağlayan zombilerden daha tehlikeli süperman.

 Zombi anlayışının bir tık daha ilerisine gitmeyi hedefleyen bu dizi de sevdiğim yön de işte budur, zombi konusunun tanımının dışına daha fazla çıkan, tanımı akılda kalan tanımı daha fazla genişletmeyi amaçlayan bir zombiden bir süperwoman yaratmak çok güzeldi. Ben bu duyguyu çok beğendim fakat bunu yaparken Gwi-Nam karakterini sürekli gün yüzüne çıkarıp, artık Gwi Nam ekranda belirince kapatacak kadar nefret ettirilmemeliydi. 

Arkadaşlar, yazım bu kadar. Kendinize dikkat edin, sağlıcakla kalın! <3